Son yıllarda yayınladığı belgeseller ile bizlere belgesel izleme alışkanlığı kazandıran Netflix, bu kez video oyun severlerin bizce kesinlikle ilgisini çekecek bir belgesel ile karşımızda. High Score, video oyun sektörünün yakın geçmişine ve altın çağına odaklanan bir belgesel dizisi. Oyun sektörünün son yıllarda ne kadar büyüdüğüne bakarsak, bu konu hakkında gerçekten çok az belgesel olduğunu düşünüyorum. France Costrel tarafından yaratılan ve Charles Martinet (Nintendo’nun meşhur karakteri Mario’nun seslendirmeni) tarafından seslendirilen bu seri, video oyun sektörünün bazı kilit noktalarına ve kırılma anlarına değiniyor. Bu belgeselin diğer tarihi dizilere göre avantajı ise önemli figürlerin büyük çoğunluğunun hayatta olması, yani belgeseli birinci şahıslar ile görüşerek yapabilmişler.
Ezber Bozan İsimler
Elindeki bu şansı değerlendiren Netflix, birçok önemli kişi ile röportaj yapmış. MMORPG türünün yaratıcısı Richard Garriott, SEGA of America’nın CEO’su Tom Kalinske ve hatta John Kirby (Evet, başardığı bir işten ötürü meşhur Nintendo karakteri Kirby’e adı verildi) bu isimlerden sadece birkaçı. Video oyun sektörü şu an yapımcıların tasvirine göre emekleme aşamasında olsa da Epic gibi oyun şirketleri, Apple ve Google gibi teknoloji devlerini karşısına alırken, e-sporlar normal sporlar kadar önemli bir hale geliyor ve yüksek bütçeli video oyunları her zamankinden daha fazla para kazandırıyor. Oyun endüstrisi ve tarihi hakkında birçok şey bildiğimi sanmama rağmen bu diziyi izlerken gerçekten çok şey öğrendim. Örneğin, Pac-Man’in kadınlara dijital oyunları sevdirmek için yaratıldığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Yaklaşık kırkar dakikalık altı bölümün her birinin ayrı bir konusu ve teması var. Genel olarak konular son derece ilgi çekici. Anlatıcının basit sunumu ve röportaj yapılan kişilerin coşkusu seyir zevkini yüksek tutuyor. Hepsi hikayelerini paylaşmak için can atıyorlar. Video oyun sektörünün ilk yıllarından en heyecan verici ayrıntılar konuşulurken, her biriyle yüz yüzeymiş gibi hissediyorsunuz. High Score, her bölümü belirli kategorilere ayırma konusunda mükemmel bir iş çıkarmış. Örneğin, bir bölüm görünüşte alakasız iki oyun olan Wolfenstein 3D ve Star Fox’u birbirine bağlıyor. Belgesel, her iki oyunun da sırasıyla 1992 ve 1993’te neredeyse aynı anda 2 boyutlu grafiklerden 3 boyutlu grafiklere geçiş yaptığını bizlere gösteriyor. Belgesel, John Romero’nun şirketi olan Id Software’in Wolfenstein ile dünyanın ilk 3 boyutlu birinci şahıs nişancı oyunlarından birini yarattığını bizlere gösteriyor. Wolfenstein, aynı zamanda Id Software’in bir sonraki oyunu olan, çevrimiçi çok oyunculu özelliğe sahip ilk oyunlardan biri olan Doom’un da temelini oluşturuyor.
Son Olarak
Netflix’in sunum tarzı gerçekten takdire şayan. Sanat yönetimi konusunda harikalar yaratan seride gerçek hayattaki görüntülerin üzerine eklenen piksel modellemeler ve sesler seyir zevkini artırıyor. Biz diziyi izlerken gerçekten zevk aldık. Dizinin yeni bir Netflix aboneliği almaya değer olduğunu söylemesek de hali hazırda bir Netflix aboneliğiniz varsa dijital oyun çağının başlangıcını öğrenmek, dijital oyunların ve konsolların arkasındaki isimler hakkında bilgi edinirken şirketlerin kendi aralarında yarattığı rekabeti izlemek ve keyifli vakit geçirmek için ayıracağınız 5-6 saate değer.